9074,62%-0,66
38,64% -0,01
43,75% 0,08
4145,58% -0,88
6818,76% 0,00
“Ekonomi canlı bir organizmadır, ama bu sistemle nefes alamıyor”
Karaaslan değerlendirmesine şu sözlerle başladı:
“Ekonomi canlı bir organizma gibidir. Nefes alır, büyür, küçülür ama en önemlisi döner. Paranın el değiştirmesi, yatırımın artması, üretimin sürmesi ve tüketimin dengeli olması gerekir. Ancak bugün yüzde 60'a ulaşan politika faizleri bu döngüyü kırıyor.”
Ticaretin doğası gereği öngörülebilirlik istediğine dikkat çeken Karaaslan, kredi faizlerinin ulaştığı seviyelerin yatırım yapmayı neredeyse imkânsız hale getirdiğini belirtti.
“Bu faizle hiçbir işletme yüzde 60 kâr edemez”
Yüzde 60'lık yıllık faiz oranını “100 borç al, 160 öde” şeklinde özetleyen Karaaslan, bu denklemde ne üreticinin ne de tüketicinin ayakta kalabileceğini söyledi.
“Hangi işletme malını yüzde 60 kârla satabilir? Hangi müşteri bu fiyatlara dayanabilir? Bu şartlar altında ticaretin sürdürülebilirliği kalmamıştır.”
Küçük Esnafın Durumu: "Kazanç değil, ayakta kalma çabası"
Kepenkleri yarım açık dükkanların yalnızca ekonomik değil, psikolojik bir çöküşü de simgelediğini söyleyen Karaaslan, küçük esnafın artık “Bugün nasıl kazanç sağlarım?” değil, “Bugün nasıl ayakta kalırım?” sorusunu sorduğunu vurguladı.
“Son yıllarda güvene dayalı bir ekonomi politikası geliştirilemedi. Her şey kısa vadeli, yangın söndürme planlarına kaldı. Müşterinin cebi de yanıyor, esnafın da.”
“Sanayi üretimden kopuyor”
İthalatçı, ihracatçı ve sanayicinin yüksek maliyetler ve düşük talep arasında sıkıştığını belirten Karaaslan, özellikle üretim yapan sanayicilerin finansmana erişimde zorlandığını dile getirdi:
“Yatırım yapmak isteyen üretemiyor, büyümek isteyen küçülüyor. Bankaların verdiği kredi teklifleri adeta ‘peşin zarar’. Üstelik iki ay sonrasını kimse öngöremiyor.”
Halk Borçla Yaşıyor: “Geçim değil, borç ödemek için yaşıyoruz”
Yüksek faizlerin yalnızca şirketleri değil halkı da etkilediğini vurgulayan Karaaslan, borç yükünün artık psikolojik çöküşe dönüştüğünü ifade etti:
“İnsanlar kredi kartı, kira ve fatura arasında sıkışmış durumda. Her sabah işe değil, borç ödemeye kalkıyorlar. Gençler hayal kurmak yerine yurt dışı biletine bakıyor.”
“Bu bir sosyal alarmdır”
Ailelerin evlerinde yalnızca ‘masraf’ konuştuğuna dikkat çeken Karaaslan, bunun artık sadece ekonomik değil, toplumsal bir alarm olduğunu söyledi:
“İntiharlar, depresyon, umutsuzluk bu sistemin doğal değil, sistematik sonuçlarıdır. Bu politika halka ağır bir bedel ödetiyor.”
“Sorun yalnızca faiz değil, güven eksikliği”
Karaaslan açıklamasının devamında krizin yalnızca faiz ya da enflasyonla sınırlı olmadığını belirtti:
“Asıl eksik olan şey: Güven. Uzun vadeli, sürdürülebilir bir vizyon sunulamadı. Yatırımcı da, halk da yöneticilere güven duymuyor. Bu güven eksikliği faizden bile yıkıcı.”
“Ekonomide ilaç fazla doz alındı: Hastalık derinleşti”
Yüksek faizlerin enflasyonu düşürmek için kullanılan “sert bir ilaç” olduğunu ama bu ilacın dozunun aşıldığını belirten Karaaslan, mevcut politikanın sanayiyi felç ettiğini ifade etti.
Çözüm Önerisi: Üretim, Şeffaflık, Adalet
Krizin çözümü için üç aşamalı bir yol haritası öneren Karaaslan, şu önerileri dile getirdi:
Kısa vadede: Şeffaf para politikaları
Orta vadede: Üretim odaklı kalkınma
Uzun vadede: Sosyal adalet ve ekonomik güvenin inşası
Son olarak Karaaslan şu net ifadeyle açıklamasını tamamladı:
“Kısa lafın özü şudur: Bu yüksek faiz politikasının bir an önce son bulması gerekir. Faiz sadece bir oran değil, güvenin eksikliğinde büyüyen bir yaradır. Bu yara kapanmadan hiçbir yatırım yeşermez, hiçbir umut filizlenmez.”
Kaynak : PHA