M. Akif USLU

Tarih: 26.04.2017 15:02

İnsanlık Süreci ve Devlet Teorisi

Facebook Twitter Linked-in

İnsanların milyonlarca yıllık tarihi en geniş anlamıyla iki dönemdir. İlk dönemde insanlar, göçebe yaşıyorlardı. Geçim kaynakları avcılıktı, ne bulsalar onu yerlerdi yani. Herhangi bir “benlik” hissi yoktu ve olamazdı da çünkü onların sorulduğunda söyleyecek bir adresleri yoktu ve tabii olarak hukuk kuralları da minimum sevideydi.

İnsanlar zamanın geçmesiyle, daha uzun süre konakladılar ve tarımla uğraşmaya başladılar. Her ne kadar yaptıkları tarımdan çıkan mahsulleri, ticaret için değil de sadece kendi geçimleri için kullansalar da bu gelişim onları toprağa bağlamaya başladı ve nitekim onlara yeni bir sayfa açtı: Yerleşik Hayat sayfasını.

İnsanlık tarihinin bu ikinci döneminde tarımın daha da gelişmesi ile insan, yerleşik hayatı tam anlamıyla sindirdi ve hayatını ona göre şekillendirdi. Ortaokul tarih bilgisi: Yerleşik Hayat=Özel Mülkiyet. Bu eşitliğin doğal sonucu olarak da benlik duygusu oluştu. Öncesinde işlenmeyen suçlar işlenmeye başlandı ve özel mülkiyete tecavüz gibi bir suç zuhur etti. İnsanlar bu suça karşı savunma sağlamaya çalıştı ancak bu savunmayı sağlayamadı ve aralarında bir toplum sözleşmesi yaparak kendi egemenliklerini kullanma haklarını bazı karşılıklar dâhilinde devlet isimli kuruma devretti.

İnsanlar devleti ayakta tutacak ve devlette halkını koruyacaktı. Yani insanlık tarihindeki ilk devlet yapılanması, insanların güvenlik ve savunma ihtiyaçlarını karşılamak için oluşturuldu. Bu amacı ne derece sağladığına bakarsak büyük bir yol kat ettiğini görmüş oluruz ve devlete olan ihtiyaç seviyemizi belirleriz. Zaten devlet ile ilgili genel anlamda 2 görüş ayrımına gidebiliriz ki onlar: Devletin olmaz ise olmaz olduğunu varsayanlar ve devletin varlığını kabul etmeyenler ve gerekli bulmayanlar(anarşistler). Devletin varlığı ile birlikte onun nasıl yönetileceği de en önemli konudur: Allah’ın isteğine en yakın şekilde yönetilen devlet tabi ki önde olacaktır.

Ancak önemli olan, işin matematiği ve özet kısmı: Özel mülkiyetin, şahsi yapılanmanın ve biz anlayışı yerine ben anlayışının olduğu her atmosferde devletin varlığı ve diplomasi zorunludur. Ne zaman ki toplum içerisinden, özel mülkiyet ve benlik duygusu zerresine kadar soyutlanırsa o zaman anarşistliği savunabiliriz. Tabi ki böyle bir soyutlanma işlemini göremeyeceğimizi adımız gibi biliyoruz. Bunu bilmek için âlim olmaya gerek olmadığı gibi bununla birlikte devlet düşmanlığına da gerek yok…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —