Kur’anı Kerimin 75. Suresi kıyamet suresidir. Adından da anlaşılacağı üzere bu sure kıyametten, nefisten, yeniden yaratılıştan, kıyameti inkar edenlerin günah işleme iştiyaklarından ve kıyamet hadisesini alaya almalarından, kıyameti gördüklerinde ise kaçacak yer aramalarından, insanın dünyada iken yapıp ettiklerine tanık olmasından, peşin olan dünyayı tercih edip, tehir edilmiş olan ahreti bırakmasından, ve mahşer günü bir takım insanların yüzlerinin ışıl ışıl parlamasından ve bir takım insanlarında yüzlerinin asıklığından vs. bahseder.
Bu sure insana kıyamet bilincini aşılar. Bu bilinç, ilk insandan bu güne, ve kıyamet kopuncaya kadar inanan insanlara mahsus bir bilinçtir. Vahyin gelmeye başladığı Mekke de inen ayetlerin temasının genellikle bu bilinci oluşturmaya dönük olduğuna şahit oluyoruz. İnsanı her türlü aşırılıklardan ve fenalıklardan, günah ve haramlardan koruyacak olan kıyamet bilincidir. Düşünün ki bir insan, bu dünyada yapıp ettiklerinden, yiyip içtiklerinden hesaba çekileceğine iman ediyor; bu insanın bilerek bir günah işlemesi mümkün müdür? Ama bu kişi kıyameti, ahreti, hesabı inkar ediyorsa yaptığının yanına kar kalacağını zanneder ve hadsizlikte sınır tanımaz.
Bu surenin 5 ve 6. Ayetlerinden insanın günah işlemek için kıyameti inkar ettiğini öğreniyoruz. “Ama, insanoğlu gelecekte de suç işlemek ister de: 'Kıyamet günü ne zamanmış! ' der.” İkinci ayette ise Allahu Teala, nefsi levvame ye yemin ediyor. “Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim.” Yani, bir suç, bir günah işlediğinde pişmanlık duyan nefse. Bu nefis türünü vicdan olarak da düşünebiliriz. Fıtratında var olan bu vicdan bir kusur işlediğinde kişiyi rahatsız eder onun peşini bırakmaz. Bir günah işlediğinde ömür boyu o günahın verdiği ızdırabı yüreğinde hisseder. Üstat Necip Fazıl Kısakürek bunu şöyle ifade eder: “Bir an yabancıya kaysa gözleri, Bir ömür gözyaşı cezasındalar.”
İşte nankör olan insan vicdanını rahatlatmak için, yapmış olduğu onca zulmün, haksızlığın ve hadsizliğin bu dünyada vicdani eziyetini çekmemek için inkarı bir vesile edinir ve der ki: Kıyamet günü ne zamanmış? Biz öldükten, un ufak olduktan sonra mı diriltileceğiz? İşte bu soruya bu surede şöyle cevap verilir: “İnsan, kemiklerini yeniden bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.” Kıyamet 3-4. Yasin suresinde ise şöyle buyrulur: “İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki hemen apaçık bir hasım kesilir ve kendi yaratılışını unutur da; 'Çürümüş kemikleri kim yaratacak' diyerek, Bize misal vermeye kalkar? De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.” 77-79.
Yani, insan görmek, duymak ve bilmek istemese de haktan ve hakikatten kaçacağı bir yer yoktur. Bu gerçek bu surede şöyle ifade edilmektedir: “O gün insan, 'Kaçacak yer neresi!' diyecektir. Hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur. O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.” Kıyamet 10-12. Dolayısıyla inkar etmekle insanın eline kalıcı ve baki bir şey geçmeyecektir. Bilakis büyük bir pişmanlık ve hüzün ebediyen onu bırakmayacaktır. Akıllı insana düşen ise o büyük güne hazırlık yapmasıdır.
