Fatih POLAT

Tarih: 05.04.2015 20:00

Çanakkale Ruhu ve Sorumluluk Bilinci

Facebook Twitter Linked-in

Birçoğunun sorumluluk almaktan arkasına bakmadan hızla ve hazla kaçtığı bir zamanda, yük olmaya değil, yük almaya namzet bir sorumluluk bilinci aslında bize lazım olan. Öncelikle Yaradan’a sonrada yaratılan her şeye karşı bir sorumluluk. Yok saymadan, ötekileştirmeden, dışlamadan, içtenlikle bir sorumluluk.

Sorumluluk: akidedir, ameldir, eylemdir, ahlaktır.

Sorumluluk: farkındalıktır, hakkaniyettir, adalettir.

Ve sorumluluk: vicdandır, insaftır, mizandır.

Sorumsuzluk ise bu kavramların tam zıddıdır.

Aslında sorumluluk hayatın her safhasında kendisini göstermektedir. Baba ailesine karşı sorumludur. Öğretmen öğrencisine, komutan askerine, patron işçisine, devlet halkına, çoban hayvanına, vs. karşı sorumludurlar.

Bir an için bu kişilerin sorumlu olduklarına karşı sorumsuzca davrandıklarını bir düşünün. Örneğin: Halkının güvenliği, sağlığı, ulaşımı, iletişimi vb. durumları karşısında sorumsuzca davranan bir devleti düşünün. Böyle bir devletin idare ettiği bir ülkede acaba insanlar mutlu ve huzurlu olabilirler mi?

İşte sorumluluk böyle bir şeydir. Gereği yapıldığında insanların mutlu ve huzurlu oldukları, yapılmadığında ise mutsuz ve huzursuz oldukları bir şeydir.

Bundan tam yüz yıl önce Çanakkale’de milletçe sorumsuz davransaydık bugün İngiliz ve Fransızların boyunduruğu altında yaşıyor olacaktık. Çocuk yaşta askerlerin, kınalı Hasan’ların, Seyit onbaşıların ve daha nice Kürt’ü, Türk’ü, Arap’ı, Laz’ı,  Çerkez’i vs. etnik unsurlarıyla ismini bilmediğimiz kahramanların top yekun ortaya koydukları sorumluluk bilinciyle Çanakkale geçilmedi.

Fakat çok geçmeden baş gösteren sorumsuzluklar öncelikle hilafetin kaldırılmasına, daha sonrada zihinlerin işgaline yol açtı. Savaş gemileriyle, toplarıyla, silahlarıyla, yüz binlerce askerleriyle yapamadıklarını bizlerin sorumsuzluklarını fırsat bilerek yaptılar.

Kim ne derse desin milletçe Çanakkale ruhunu kaybettik. Ne annelerimiz çocuklarından birinin başını kınalayarak onu Allah yolunda kurban etme bilincinde ve nede çocuklarımız düşmana karşı bir bilinç içerisinde.

Sakın savaş mı var ki demeyesiniz. Savaş hiçbir zaman bitmedi ki. Dünya kurulduğundan beri savaşlar hep olagelmiştir. Habil - kabil’e, İbrahim (a.s.) - nemrut’a, Musa (a.s.) - firavuna, Talut - calut’a karşı hep savaşmıştır. Hatta insanın maneviyatı, maddiyatına karşı her an savaş halindedir. Aslında dünya bir savaş  meydanıdır.

İşte bunların farkında olabilmek için de bize lazım olan sorumlu bir bakış açısıdır. Çünkü sorumluluk basirettir, ferasettir.

Buyuruyor ki efendimiz: “ Mü’min’in ferasetinden korkun. Çünkü o Allah’ın nuruyla bakar.” 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —