Fatih POLAT

Tarih: 06.04.2016 14:36

Ensar Vakfı Meselesi ve Mal Bulmuş Mağribi

Facebook Twitter Linked-in

Mart ayından bu yana bazı çevrelerce sürekli gündeme getirilen Karaman’daki cinsel istismar olayı, olayın failinin cezalandırılması ve mağdurlarının haklarının savunulmasından çıkarılıp sadece Ensar Vakfını konu edinmeleri insanın aklına “mal bulmuş mağribi” deyimini getirmekte. Halbuki suç şahsidir. Bir kişinin işlediği suçtan dolayı, işlenen suçta hiçbir dahli olmayan kurum ve şahıslar suçlanamaz. Maalesef bu hadisede suçludan çok Ensar Vakfı konuşuluyor. Aslında, Ensar Vakfının şahsında tüm İslami kurum ve kuruluşlar zan altında bırakılmak isteniyor. Sürekli Vakfın aleyhine haberler uyarlanıp basın açıklamaları yapılıyor. Bu konuda vakıf yetkili ve temsilcilerinin açıklamaları pek gündeme getirilmiyor.  Karaman Cumhuriyet Başsavcılığı, mağdur çocuk sayısını 10 olarak açıklamışken malum çevreler sürekli 45 diyor. Mağdur sayısı 1 de olsa hadise kabul edilemez. Fakat, sayı bilinçli bir şekilde çoğaltılarak bu tarz kurumlara karşı insanlarda bir algı oluşturulmak isteniyor. Lütfen dikkatli olalım.

Şimdi olan biteni birde Ensar Vakfından Yasemin Darbaz Karaca dan dinleyelim. Not: Bu yazının yayın tarihi 16 mart 2016 dır.

“Sevgili arkadaşlar, sizleri bir kaç gündür gündemi meşgul eden bir konuyla ilgili birinci ağızdan bilgilendirmek istedim: Ensar Vakfı meselesi.

Bir kısmınızın da bildiği gibi, bir yıldır vakfın mütevelli heyetinde görev yapıyorum. İyi bildiğim bir camianın, gayet yakından tanıdığım kurumu. Burada kimi arkadaşlarımın paylaştığı, çoğu gerçekle ilgisiz paylaşımları görünce, ben anlatayım neler olduğunu dedim. Belki gerçek bir kaynak ilginizi çeker.

Geçen hafta vakıf yönetimi, Ensar Vakfı Karaman şubesinden 9-10 yaşlarındaki çocukların da dahil olduğu bir cinsel istismar haberiyle şoka uğradı. Acil bir gündem toplantısı yaptık. Bu arada yönetim kurulundan avukat bir arkadaşımız Karaman’a gitmiş, bilgi toplamış, bizlere anlattı. Ben de size anlatayım.

2013 yılında bizim vakfın Karaman şubesindeki yurtta kalan ortaöğretim çocuklarına 5 ay süreyle görev yapan bir etüt öğretmeni var, bu adam ilköğretimde öğretmenlik yapıyor, yani devlet memuru. Vakıfta da gönüllü çalışmış. Sonra vakıftan ayrılmış. Bölgedeki imtiyazlı insanların, çocuklarını sınıfında okutmak için yarıştığı, toplum içinde kendini gayet muteber ve saygın bir şekilde tanıtmış bir öğretmen bu. Sonra aradan bir kaç yıl geçiyor. Çocuklardan biri bir vesile psikoloğa gidiyor. Psikolog Allah’tan akıllı biriymiş, biraz deşince altından çocuğun tacize uğradığı gerçeğini çıkarıyor. Hemen savcılığa suç duyurusunda bulunuyorlar. Bu arada araştırdıkça 9 çocuğun daha cinsel tacize maruz kaldığı ortaya çıkıyor. Bu vakaların bizimle ilgisini bilemiyoruz zira dosyada gizlilik kararı var. Çocukların yaşı çok küçük olduğu için, küçük bir ilçede haber yayılıp da çocukların ruh sağlığı ve okul durumu zarar görmesin, isimleri sağda solda dolaşmasın diye savcılık dosyaya gizlilik kararı uygulamış. Bizim avukat arkadaşımız da gittiğinde dosyayı göremedi, ifadeleri okuyamadı.

Her neyse, inşallah soruşturmanın seyri ve çocukların şahitliği ile hakettiği en ağır cezayı alacak. Bizim de gayretimiz ve desteğimiz bu yönde.

Karaman’daki çevresi, olanlara inanamamış, ilk reaksiyonları adama iftira atıldığı yönünde olmuş. Sonrasında çocukların ifadeleri ile hepsi büyük bir şok yaşamış. İki türlü bir şok tabi, hem çocukların başına gelenler, hem de bu denli kandırılmış olmanın şoku.

O akşam toplantı sırasında, ortak kanaatimiz şu oldu, ha 1 çocuk tacize uğramış, ha 10 çocuk, farketmez. (sayı sürekli 45 diye ifade edilse de savcılık rakamı 10 diye kesin olarak açıkladı) Biz bu çocukların tamamını sahiplenmek ve yaralarını sarmak zorundayız. Çünkü burada en büyük öfkeyi biz taşıyoruz. Birincisi, Ensar Vakfı gibi kadim ve tüm misyonu İslam’ı doğru anlatmak, buna dair sayısız akademik yayın yapmak ve daha ötesi iyilik ve yardım dağıtmak üzerine kurulmuş bir kurumun bu tarz çirkin bir vakayla gündeme gelmesi hepimizi derinden sarstı, ikincisi de, Türkiye’de ve dünyada pedofili vakalarının bu kadar sözümona ‘normal’ gözüken insanlarca işlenmesi ve çocuklarımıza onanmaz zararlar vermesi, ne yapacağız, bunu nasıl engelleyeceğiz konusunda endişelerimizi arttırdı.

Biz elbette kendi iç önlemlerimizi almak, denetimlerimizi arttırmak, zarar gören çocukların ve ailelerinin yaralarını sarmak için elimizden geleni yapıyoruz ve yapacağız. Dahası, bu işin peşini asla bırakmak niyetinde değiliz, ne çocukların gördüğü zarar ne de bizim kurum olarak gördüğümüz zarar telafi edilir bir zarar değil. Ancak tüm bunlar olup biterken, vakfımızın 37 yıllık geçmişinin ve tüm hizmetlerinin, sosyal medyadaki dezenformasyon ile bir kalemde silinip atılması, adının rezilce anılması, elbette kanımıza dokunuyor. Kimse gerçeğin ve çocukların geleceğinin peşinde değil de bulduğu bu fırsatı değerlendirip Ensar Vakfı üzerinden Müslümanlara çirkin bir kimlik giydirmek derdinde gibi geliyor. Ben de bu yüzden bunları anlatmak istedim. Buradan da dinlemiş olun.”


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —